Anksiyete , bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyen ve genellikle yoğun endişe, korku ve tedirginlik hissi ile karakterize edilen bir duygu durumudur. Herkes zaman zaman anksiyete yaşayabilir; ancak, bu durum sürekli hale geldiğinde ve kişinin işlevselliğini bozduğunda bir anksiyete bozukluğu olarak değerlendirilir. Anksiyete bozuklukları, psikolojik rahatsızlıklar arasında en yaygın olanlardan biridir ve farklı türleri bulunmaktadır.
Anksiyete (kaygı) toplumda giderek daha sık karşılaşılan bir sorun haline gelmektedir; fakat anksiyete bozukluğu için ‘destek almakta gecikme’ veya ‘korkuyla karıştırılma’ gibi sorunlar yaşanmaktadır. Kaygı ile korku arasında net bir çizgi vardır. Aralarındaki en önemli fark; korku, bilinçli olarak tanınan, belirli bir tehlike (genel olarak dış baskı veya tehlike) karşısında ortaya çıkan heyecansal bir tepkidir. Örneğin “Ben köpekten korkarım” ifadesindeki gibi korkunun kaynağını biliriz. Kaygı ise kişi tarafından bilinmeyen, belli olmayan, objesiz tehlikelere karşı verilen heyecansal bir tepkidir, bireyin kendi varlığı için gerekli olan değerlerin, tehdit edilmesi halinin yaşandığı doğal içsel bir durumdur.
Bu durum, çocuğun psikolojik-sosyal uyum ve işlevlerini bozacak yoğunlukta ve sürede ise anksiyete bozukluğu olabilir. İşlevselliği bozmayan kaygı, hastalık belirtisi değildir. Hatta belirli oranda hissedilen kaygı, kişinin işlevselliğini arttırabilir. Çünkü anksiyete tehlike durumlarında alarm görevi görür ve kişinin hissettiği tehlikeye karşı önlem almasını sağlar. Performans gösterilmesi beklenen durumlarda belirli düzeyde hissedilen kaygının da avantajlı ve yararlı olduğunu söylemek mümkündür.
Her yaş grubuna ve her çocuğa göre anksiyetenin nedenleri farklı olabilir; fakat genel olarak yaşlara göre anksiyetenin kaynakları şöyle sıralanabilir:0-1 yaş için; ebeveynin yokluğu, gürültülü ortamlar, temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, anneye aşırı bağımlı hale getirilmesi ve aniden memeden kesilmesi veya anne memesinden yoksun bırakılması kaygıya neden olabilir.1-3 yaş için; bir yabancıyla karşılaşma, bakımını sağlayan kişinin yokluğu kaygıya neden olabilir.3-6 yaş için; karanlık, hayvanlar ve hayali yaratıklar, birden ortaya çıkan çevre değişiklikleri kaygıya neden olabilir. Bu dönem içinde, 3-4 yaşındaki erkek çocuklarda iğdiş edilme, kızlarda ise cinsel organının erkeklerden farklı olduğunun anlaşılması, aileye yeni bir kardeş gelmesi kaygıya neden olabilir.6-7 yaş için; yabancılar, gürültü ve yüksek ses, gök gürültüsü, kötü masal kahramanları, aileden ayrılma, gece yalnız kalma, okula başlama ve okula gitme, arkadaş edinememe ve arkadaşları tarafından istenmeme, başarılı olamama kaygıya neden olabilir.
Bunların yanı sıra, çocukluk döneminde maruz kalınan aşırı reddedici, küçük düşürücü tutumlar, ergenlik döneminde diğer yetişkinlerin alaycı tutumları, ceza verirken ana-babaların cezaya eşlik eden itici davranışları, çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında tutulması, çocuğun altını ıslatma ve cinsel oyunlarının tepkiyle karşılanması, aşırı koruyucu tutumlar, ana-babaların birbirine karşıt düşen istekleri, tutarsızlıkları, boşanmış ailelerde ana-baba arasında boşandıktan sonra bile devam eden çekişmeler, çocukta kaygının oluşmasına neden olabilmektedir.
Çocuklarda kaygı bozukluğu tanısı, genellikle bir uzman tarafından değerlendirme süreci sonucunda konulur. Çocuklarda kaygı bozukluğunun tanısı aşağıdaki adımları içerir:
Ayrıntılı Klinik Değerlendirme: Çocuk psikologu veya psikiyatristi, çocuğun ve ailesinin kaygı semptomlarını detaylı bir şekilde anlamak için ayrıntılı sorular sorar. Bu süreçte çocuğun gelişim öyküsü, aile yapısı, okul durumu ve diğer yaşam faktörleri göz önündebulundurulur.
Gözlem ve Değerlendirme: Uzman, çocuğun davranışlarını ve duygusal tepkilerini gözlemleyebilir. Çocuğun kaygı düzeyi, sosyal etkileşimleri, dikkat ve odaklanma yeteneği gibi alanlarda daha iyi bir anlayış kazanmasına yardımcı olabilir.
Çocuk ve Aile İle Görüşmeler: Hem çocukla hem de aile üyeleriyle yapılan ayrı ayrı görüşmeler, çocuğun kaygı semptomlarını daha iyi anlamak, aile dinamiklerini değerlendirmek ve tedaviye yönelik planlar oluşturmak açısından önemlidir.
Diferansiyel Tanı: Uzman, çocuğun semptomlarını diğer psikolojik veya tıbbi durumlarla karşılaştırarak, doğru tanıyı koyar.
Tedavi Planı Oluşturma: Eğer çocuğa kaygı bozukluğu tanısı konulursa, uzman tarafından bir tedavi planı oluşturulur. Bu plan, bireysel ihtiyaçlara ve semptomların şiddetine göre şekillenir.
Kaygı bozukluğu diğer psikolojik sorunlarla karıştırılabileceği için tanının bir uzman doktor tarafından konulması, doğru bir tedavinin gerçekleşmesi için önemlidir.
Kaygı bozukluğu belirtileri, çocuğun sağlık durumuna ve farklı tiplerde kaygı bozukluklarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Yaygın kaygı bozuklukları belirtileri:
Çocuk ve ergenlerde görülen anksiyete bozuklukları; ayılma anksiyetesi, yayın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi, panik bozukluk, obsessif-kompulsif bozukluk ve post travmatik ya da akut stres bozukluğu olarak sıralanmaktadır. Çocuk ve ergenlerde görülen bütün anksiyete bozuklukları okul performansında ve kişilerarası işlevsellikte bozulmalara neden olabilmekte ve bu olumsuz etkiler erişkin yaşamda da gözlenen sorunlarla ilişkili bulunmaktadır.
Anksiyete bozukluğu, herhangi bir yaş, cinsiyet, etnik grup veya sosyoekonomik statüden insanlarda görülebilir.Çocukluk yılları insan hayatının en hızlı gelişim yıllarıdır. Bu yıllarda fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimin temelleri atılır. Çocuk çevresini tanımaya çevresindeki ilişkileri kendince anlamaya, olaylara karşı bakış açısı kazanmaya ve olayları yorumlamaya çalışır. Bu gelişim süreci içinde çocuğun içinde bulunduğu çevresel koşullara göre kaygı düzeyi de şekillenmeye başlar.
Kaygı duygusu anne-babasının, öğretmenlerinin ve arkadaşlarının davranışlarına göre artar veya azalır. Teknolojinin hızla gelişmesi, bilimsel buluşlar, nüfus artışı ve ekonomik sıkıntılar gibi stresi arttıran çevresel faktörler insanların kaygı durumlarını da arttırmaktadır. Organizmanın refahını tehdit eden her durumun bir kaygı oluşturduğu varsayılır. Fiziksel zarar tehditleri, benlik değerine tehditler ve bir bireyin yapabileceğinden fazla performans gerektiren durumlar da kaygı meydana getirmektedir.
Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu, 5 farklı türde ele alınmaktadır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Geçmiş deneyimler, sosyal öğrenmeler ve gelecekte yaşanabilecek birçok durum ve olay ile ilgili kontrol edilemeyen düzeyde yaşanan kaygı türüdür.
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu: Evden, anneden, babadan veya bakım verenden ayrılma, uzaklaşma durumlarında aşırı kaygılı olma halidir. Örneğin anne ya da babanın işe gitmesine verilen tepki, okula başlamada zorlanma, anne ya da babadan bağımsız kalma gibi durumlar verilebilir. Ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuk ve ergenlerin aileleri için de durum oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Örneğin; işe gitmek konusunda çocuğu ikna edemeyen anne de kendini suçlu hissedebilmektedir.
Fobik Anksiyete Bozukluğu (Özgül Fobiler): Belli bir canlı, olay ya da nesneye karşı geliştirilen, süreğen bir korku halidir. Bunlardan herhangi birine maruz kalındığında zarar görecekleri algısı ile şiddetli bir kaygı yaşarlar. Özgül fobiler sıklıkla hayvanlar, doktor muayenesi, aşı olma, asansöre veya uçağa binme gibi alanlarda görülmektedir.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi): Sosyal ortamlarda olumsuz izlenim bırakacaklarına ve diğer insanlar tarafından yargılanacaklarına dair yoğun kaygı ve dolayısıyla sosyal ortamlara karşı korku geliştirirler. Yaşadıkları sosyal anksiyete sebebi ile konforlu alanları olan evden çıkmadan kaçınırlar. Okul gibi sosyal ortamlarda minimum iletişim kurma eğilimindedirler.
Panik Bozukluk: Fizyolojik olarak nefes almada güçlük, baş dönmesi, nabzın hızlanması, bulantı, terleme gibi semptomların görüldüğü, kısa ve yoğun ataklar yaşarlar. Bu semptomlar çocuk veya ergen için oldukça zorlayıcı olabilir. Panik atak anında korku hissederler ve ne yapacaklarını bilemez duruma gelebilirler.
Çocuklarda kaygı bozukluğu için tam olarak tek bir sebep sunulamasa da kaygıya sebep olan birçok etkenden bahsedilebilir. Stres, çaresiz hissetme, kendini tehdit altında hissetme gibi birçok etkenini kaygıya sebep olduğunu belirtir. İnsanın çevreyi algılayış tarzına göre kaygı nedenlerinin de değişebileceğini, birisi için güvenilir huzurlu bir ortamın başkası için kaygı sebebi bir ortam olabileceğini söyler. Ancak yine de bütün toplumlar için geçerli olan kaygı sebepleri; iç çelişki, desteğin çekilmesi belirsizlik ve olumsuz bir sonucu beklemek olarak kabaca dört ana başlık altında incelenebilir.
Çocuklarda kaygı bozukluğu, çocukluk döneminde kaygı oluşma sürecinde anne babanın tutumu kadar öğretmenin de tutumu önemlidir. Çocuğun gücünü aşan gelişim görevlerini yerine getirmesini beklemek ve yapması için zorlamak, ödül ceza yönetimini uygunsuz biçimde kullanmak, yanlış rol model olmak ve yanlış anne-baba tutumları kaygının oluşmasına zemin hazırlayan ciddi etkenlerdir.
Anksiyete tedavisindeki önemli nokta çocuğun hayatını ne kadar etkilediğidir. Sosyal geri çekilmenin yoğun olduğu, psikoterapiye yatkın olmayan çocuklarda ilaç tedavisi uygundur. Ancak öncelikli tercih edilen yaklaşım psikoterapidir. Çocuklardaki anksiyete bozukluklarının tedavisinde genel yaklaşım psikodinamik teori ve teknikle desteklenen bilişsel davranışçı terapilerdir.
Bilişsel ve davranışçı terapide yüzleştirme (maruz bırakma), olasılık yönetimi (pekiştirme, söndürme ve benzeri yaklaşımlarla anksiyete öncesi ve sonrası olayların değiştirilmesi), gevşeme teknikleri, modelleme ve rol yapma gibi metodlar kullanılır. Özellikle travmatik bir olaya maruz kalan çocuklarda oyun terapileri ve çizim terapi teknikleri yararlı olur. Oyun temalarında korku ve kavrayışlar rahatlıkla saptanabilir. Oyunun çocuk tarafından yazılan ve oynanan farklı senaryoları, anksiyeteyi azaltmaya ve terapistin olayla ilgili diğer korku ve fantezileri saptamasına yardım eder. Destek almak ve randevu almak için merkezimiz ile iletişime geçebilirsiniz.
Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmediğinde uzun vadede birçok fizyolojik hastalıklara zemin hazırlayabilir. Vücudun hemen hemen her organında somatik yakınmalara sebep olabilir. Bağışıklık sisteminin baskılanması, mide sorunları, kas ağrıları gibi durumlara yol açabilir. Ayrıca çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu uyku ve yeme sorunlarına sebep olabilir.
Ayrıca çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmediğinde taktirde yaşam kalitesini bozacak duruma gelir ve aile, okul, arkadaşlık gibi sosyal alanlarda zorlanmalara neden olur. Birey bu ortamlarda bulunmak istemez, onu kaygılandıracak herhangi bir durum karşısında kaçıngan davranır. Bu sebeplerden dolayı çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmesi hem ruh sağlığı hem de fiziksel sağlık için oldukça önemlidir.Uzman desteğinin yanı sıra çocuk ve ergene işlevsel baş etme yöntemlerini öğretmek gerekir.Başkaları ile bağlantı kurmasına olanak sağlamak önemlidir. Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğunda kaygıya neden olan durumun fark edilmesi önemlidir. Okul yaşantıları, sınav, aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri vb. durumlar kaygıya neden olabilmektedir. Kaygıya neden olan durumun saptanması tedaviyi kolaylaştırır.